KORKU KİTAP YORUMU: ADAM NEVILL DAİRE 16

Selam arkadaşlar,

Yeni bir korku kitap yorumuna daha hoşgeldiniz.

Bu seferde sizlere ülkemizde henüz iki kitabı yayınlanan (Teşekkürler Pegasus Yayınları) Adam Nevill'in etkileyici ilk kitabı "Daire 16" yı yorumlayacağım.

Kitabın arka kapağındaki Fantasy Book Review'un "Stephen King'in O kitabını aratmayacak kadar başarılı. Kesinlikle okumalısınız." yorumunu görünce hemen aldım tabi ki kitabı. Malumunuz bendeniz naçizane bir Sadık Okuyucu olarak üstadın tüm kitaplarını takip ederim ancak ona benzediği tarzda yorum alan her yazarı da mutlaka denerim. İyi ki denemişim kitap çok başarılı !

Her zaman ki gibi öncelikle tanıtım yazımıza yer verelim.

"Edgar Allan Poe geleneğiyle Stephen King’in tarzını birleştiren yeni bir yetenek!

Londra’nın zengin bir muhitinde bulunan Barrington House’da boş bir daire vardır. Daire 16’ya elli yıldır kimse adım atmamıştır ve bunun bir sebebi vardır. Bazı şeylerin gizli kalması gerekmektedir. Fakat daha sonra Amerikalı genç bir kadın olan Apryl, büyük teyzesi Lillian’dan kendisine kalan mirası teslim almak için Londra’ya gelir. Apryl çok geçmeden Barrington House’un geçmişini araştırmaya başlar. Araştırmaları onu en sonunda daire 16’ya yönlendirir. Kapı aralandıktan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır..."

Yazarımızın bir dönem gece bekçiliği yaptığını öğrendiğimde ana karakterlerden Seth'in nasıl bu kadar gerçekçi olduğunu anlamış oldum. İlginç karakterler ile bezeli, ürpertici olayları konu edinen ve sürpriz sonu ile dehşete düşüren bir roman!

Öncelikle John Verdon kitaplarında olduğu gibi giriş kısmı biraz ağır gelebilir. Ancak yılmak yok sevgili gerilim severler! İlk 50-60 sayfayı girizgah olarak geçtikten sonra kitabımız son derece hızlı bir şekilde sarıyor bizi ve bitirene kadar elimizden bırakamıyoruz.

Efendim Amerikalı kızımız Apryl'e Londra'daki teyzesinden ciddi değere sahip bir daire miras kalır! Aynı bizim eski ve muhteşem Türk filmlerimizdeki gibi. Mısırdaki amcanızdan size petrol kuyuları miras kaldı beyim :)

Doğal olarak Amerika'da orta halli bir yaşam sürmeye çalışan kızımız ilk uçağa atlar ve Londra'ya gelir. Yine doğaldır ki otelde kalmak yerine satana kadar dairede kalmayı seçer. Kimse kıza apartmanda lanetin kol gezdiğini söylemiyor ki.. Biri söylese ablamız hemen topuklayacak ama kimse uyandırmıyor o da çaresiz kendi anlayana kadar lanetin kollarına düşüyor.

Aslında sanatçı olmaya çalışan ancak ekmek parası mecbur malum apartmanımızda gece bekçiliğini yapmak zorunda kalan Seth ise esas oğlanımız. Adam sanatçı ama sanatını anlayan yok! Karın tokluğuna gece bekçiliği yapıyor el mahkum..

Efendim gerçekten etkileyici bir ilk roman. Önceden de söylediğim gibi giriş kısmında sebat edilirse gerçekten başarılı bir korku/gerilim romanı okuma zevkine nail olacaksınız. Dean Koontz'un "Gölge Sokağı No:77" ve Jennifer McMahon'un "29.Oda" romanları gibi bu romanda beni çok etkile

yen ve çeken "Evin Laneti"ni anlatmakta.

"Seth dizlerini üstüne çöktü. Yaşlar gözlerini yakıyordu, duvardaki kükreyen çarpık şeylere biraz mesafe almasına imkan veren göz yaşlarıyla rahatlıyordu.

 Deha.

 Görüğü dehanın karşısında ağladı. Kendisine gösterilen şeylere duyduğu minnetle ağladı. Kendi zavallı karalama ve boyamalarına rehberlik edecek özel bir dersti bu. Odasının tavanında ve duvarında yeni yaralar açmadan önce boya kanamalarını kirli bandajla kapatacaktı. Ardından her gece buraya gelip kendisini dehşet içinde bırakacak ve bu şehirde gerçekten dolaşmakta olan şeyi nasıl canlandıracağını öğrenecekti. Sefil odası yeni rönesansın mabedi olacaktı. Bayılana kadar çalışacaktı. Bu etkiyi, bu kimlik kaybını ve buraya geldiğinde hissettiği o iğrenç duyguyu yakalayacaktı..."

Puanım : 7,5/10 

Etkileyici bir ilk kitap. Okuyun, okutun arkadaşlar.

Blogumdaki diğer korku kitaplarına ait yorumlara buradan ulaşabilirsiniz..

Yeni bir korku kitap yorumunda buluşmak dileğiyle şimdilik hoşçakalın.

Bol okumalı bol kitaplı arada yorumlu günler ;))